24 Aralık 2011 Cumartesi

Süper Lig 1.Devre Analizi

 Tartışmalar ile başlayan, kavganın, gürültünün, olayın çok olduğu Spor Toto Süper Lig'in 1. devresini dün itibariyle kapatmış bulunuyoruz. Şike ve teşvik iddaalarının gölgesinde başlayan ve biten 1. devre futbol seyiricileri açısından pek zevkli geçmedi, ama bakalım Galatasaray tarafı için nasıl geçmiş bir analiz yapacağız.
Lige değinmeden önce ufak bir Galatasaray sezona nasıl hazırlandı, yaz dönemi neler yaptı bunlara değineceğiz.

 Geçen sezon neredeyse tarihinin en kötü sezonlarından birini geçiren Galatasaray, yeni başkanı ve yönetimi ile sezona girdi. Şike soruşturmasında isminin yer almaması ile daha sağlıklı bir şekilde sezon öncesi geçiren Galatasaray geçen sezonun yaralarını sarmak, yeniden eski kimliğine bürünmek ve takımı ayağa kaldırmak için takımın başına bunu yapabilecek tek kişiyi yani Fatih Terim'i başa getirerek ilk hamlesini yaptı. Terim ile beraber yapılan ilk transfer bonservisi elinde olan ve geçen sezon Bolton'da oynayan İsveçli Johan Elmander oldu. Elmander ismi taraftarı pek heyecanlandırmasa da sezon içinde gösterdiği performans ile gerçekten yararlı bir transfer olduğunu ispatladı. Takımdan geçen sezon yaşanılan ölü toprağını atmak için çok oyuncu gönderildi. Elmander'den sonra ise geçen sezon lige damgasını vuran Selçuk İnan yine bonservissiz olarak transfer edilerek 0 maliyetle 2 iyi oyuncuyu bünyesine katmış oldu. Daha sonra her fırsatta atak oyuncusu isteyen Fatih Terim'in isteği üzerine iskelet kadroyu kurmak için aynı takımdan Forlan, Reyes ve Ujfalusi borsaya bildirildi. Özel uçak ile İspanya'ya giden başkanın bu 3 oyuncu ile birlikte dönmesi beklenirken Reyes ve Forlan'ın karar değiştirmesi sonucu İspanya'dan inen tek isim Ujfalusi oldu. Üçlü paket beklerken Ujfalusi'nin gelmesi taraftarı pek memnun etmedi. Başkanın beklentiyi yüksek tutması taraftarın beklentisini yükseltti, fakat sezon içinde Ujfalusi ne kadar yararlı bir transfer olduğunu taraftara gösterdi. Tüm bu olumsuzlukların ardından birde takım kaptanının ani gidişi Terim'in tüm planlarını bozdu. Zaten ön tarafa transfer yapacak olan Galatasaray'ın bu sefer kısa zamanda takım kaptanının yerini doldurması gerekiyordu. Aslında hazırlık maçlarında özellikle İnter ve Liverpool karşısında mükemmel bir performans gösteren, Real Madrid maçı ile taraftarını mutlu eden takımın liglerin başlamasına kısa bir zaman kalmışken kaptanını kaybetmesi moralleri bozmuştu. Kaleci Zapata'nın yollanması üzerine kaleci arayışlarına başlayan Galatasaray'da o mevkide çok ismin adı geçiyordu. Buffon, Frey, Doni yaz boyunca ismi sık geçen adaylardı. Daha sonra ortaya bir Lauro ismi çıktı ve taraftarı tedirgin etti. Gerek taraftarın tepkisi gerekse Aysal'ın ben dünyaca ünlü bir kaleci getirecem sözü üzerine belki de dünyanın en formda ve gözde kalecilerinden biri olani Copa Amerika'da da çok iyi bir performans gösteren Muslera iyi bir para verilerek renklere bağlandı. Orta sahada Cana'nın Lazio'ya verilmesinden sonra o bölgede oyuncu arayışlarına başlayan Galatasaray Diarra ve Cambiasso isimleri ile ilgilendikten sonra yine çok soru işaretleri ile gelen fakat geldikten sonra performansı ile taraftarı kendisine hayran bırakan Melo yüksek sayılabilecek yıllık ücret verilerek takıma katıldı. Daha sonra sıra geldi takıma hücum oyuncusu almakta fakat bu biraz sıkıntılı oldu. Yaz boyunca beklenen Drogba'nın bir türlü gelememesi, sürekli forvet isimlerinin değişmesi, Arda'nın da gitmesinden sonra sol kanat takviyesin inde ortaya çıkması derken liglerin başlamasına kısa bir süre kalmıştı. Sol kanada aslında Galatasaray'lıları çok sevindiren bir isimle görüşmelere başlanmış, hatta anlaşılmışken yönetim içinde çıkan anlaşmazlıklar sonucu Podolski isminden vazgeçip o bölgeye hazırlık maçında da izlenilen ve listede olan Riera'nın transfer edilmesi taraftarı pek memnun etmedi. Bu sırada Terim'in çok istediği ve joker oyuncu olarak düşündüğü Eboue uygun bir bonservis ile takıma katıldı. Bonservissiz olarak Engin ve Ceyhun'un takıma katılmasından sonra Galatasaray için sadece forvet transferi kalmıştı ki transferin son saatine kadar bu mevkiye transfer yapmak için uğraşıldı ama devre arasında alınmak üzere bu mevkiye transfer yapılması askıya alındı. Başarılı ama eksik transferler ile Galatasaray lige başladı.

Galatasaray'ın lige başlaması aslında giriş, gelişme ve sonuç şeklinde açıklanabilir. Giriş kısmında Galatasaray lige beklenildiği şekilde başlayamadı. Deplasmanda Belediye mağlubiyeti ile başlayan Galatasaray ligin ilk 6-7 haftasında kendi evinde taraftarın ve Arena'nın etkisi ile kazanan, deplasmanda ise kötü sonuçlar alan istikrarsız bir takım görünümündeydi. Bu şekilde Gaziantep maçına kadar böyle devam etti. Fatih hocanın oynattığı 4-1-4-1 sistemi ve hücum oyuncularının formsuz görüntüsü ile zor gol atan bir takım olmuştu. Yapılan transferlerde Riera, Eboue ve Muslera ilk haftalarda kendilerinden beklenen performansları gösteremediler.

Gaziantep maçına kadar bu istikrarsızlık bu şekilde devam etti. Gaziantep maçında yaşanan olaylar, Servet'in kırmızı kart görmesi takımda çok şeyler değiştirdi. Takım bu maçtan sonra gelişme kısmına girmiş gerek Semih'in stopere yerleşmesi ve takım savunmasının oturması, gerek Eboue'nin kendi mevkisine geçmesi ile performansının artması gerekse Fatih Terim'in yavaş yavaş 4-4-2 sistemine geçmesi ile Galatasaray artık daha çok hücum yapan, daha çok gol pozisyonuna giren, daha derli toplu bir takım görüntüsüne büründü. Zorlu bir maç trafiğine giren ve sırası ile Beşiktaş derbisinden 1 puan, Fenerbahçe derbisinden 3 puan, Trabzon derbisinden 3 puan ile dönen ve hem kazanan hemde iyi oynayan bir takım hüviyetini kazandı.

Sonuç olarak son 7 deplasman maçında gol yemeyen, 6 maç üst üste kazanan ve ligi lider bitiren bir Galatasaray karşımıza çıktı.

Taktik olarak baktığımızda Galatasaray sezona 4-1-4-1 şeklinde başladı. Ujfalusi sağ bek, Sabri orta saha, Eboue sol açık oynuyordu ve saha içinde pek ne yapması gerektiğini bilmeyen, Hücum anlamında zorlanan, topa sahip olmada sıkıntı çeken bir Galatasaray vardı. Ne zaman ki Fatih hoca 4-4-2 dizilişine döndü Elmander'in harika performansı, Selçuk ve Melo'nun orta sahayı çok iyi idare etmesi, Eboue'nin sağ kulvarı çok iyi kullanması ve savunmada Semih ve Ujfalusi'nin topu çok iyi kullanmaları ve savunmada güven vermeleri ile takım daha oturmuş, sahada ne yapması gerektiğini bilen, hücum anlamında sıkıntı çekmeyen bir yapıya geçti.

Şimdi de gelelim ilk devre oyuncu analizlerine.

Muslera; 6.5 bonservis ve Cana takası ile kadroya bu sene katılan Muslera sezona aslında şanssız başladı. Ligin ilk maçı olan Belediye maçında şansız bir gol ile başladı Galatasaray kariyeri ama daha sonra ki maçlarda özellikle Antep maçından sonra oda çıkışa geçen isimlerden biriydi. ( Evet her şeyi antep maçı ile özdeşleştiriyorum ama bana göre çıkış maçımızdır o maç ). Şuan ise ligin en formda kalecisi ve Galatasaray taraftarlarının ve hocanın en güvendiği isimlerden birisi.

Eboue; 3-4 sene önce dünyanın en iyi sağ beki olarak gösteriliyordu. Sezon başında gelmesine en sevinilen isimlerden biriydi ve neredeyse Eboue kalitesine göre bedavaya transfer denilebilir ama sezon başında oda kötü başlayanlardandı. Belki başka başka mevkilerde oynatılmasından, belki sezon başını iyi geçirmediği için fizik olarak henüz hazır olmaması yüzünden di kötü performansı ama öyle bir çıkışa geçti ki özellikle Fenerbahçe maçında Galatasaray'lıların Capone, Ümit Davala ve Perez'den sonra gördüğü en mükemmel bek performansıydı.

Ujfalusi; Forlan ve Reyes'in gelmemesinden sonra İspanya'dan gelişi biraz sönük kaldı, fakat Ujfalusi hem bek performansı hem de stoperde oynadığı zamanlarda ne kadar kaliteli, ne kadar tecrübeli olduğunu gösterdi. İstisnasız 1.devrenin en istikrarlı oyuncusudur Ujfalusi.

Semih; Semih'i malesef gerek sakatlıklar, gerek bundan önceki hocaların üstünde durmaması sebebi ile çok geç keşfetti Galatasaray. Aslında onu izleyenlerin, onu bilenlerin ne kadar kaliteli gelecek vaad eden bir stoper olduğunu iyi biliyordu. Terim ona güvendiğini daha ilk hazırlık maçında ilk 11'de takım kaptanı olarak çıkarması ile gösterdi. Semih'te Antep maçında ( evet yine Antep :) ) hem Gökhan'ın sakatlanması, hem Servet'in oyundan atılmasından sonra Kayseri maçı ile birlikte formayı kaptı ve bir daha bırakmadı. 3 tane derbi oynadı ve hiç sırıtmadı. Özellikle Beşiktaş derbisinde ortaya harika bir oyun koydu. Umarız uzun yıllar bu formunu korur ve 2. yarı da aynı şekilde istikrarlı oyununu devam ettirir.

Hakan Balta; Galatasaray taraftarının 2008 yılında ki şampiyonluktan sonra Galatasaray taraftarını çileden çıkartan bir performans sergiledi. Bu sene ama daha toparlanmış bir görüntü sergiliyor. Eboue'nin diğer kanatta ki formundan sonra Hakan göze yavan gelsede, bu sene daha derli toplu bir Hakan Balta izliyoruz.

MELO; Melo'yu büyük harfle yazdım çünkü istisnasız ilk yarının ve takımın yıldızı. Galatasaray taraftarının BAM'dan sonra ( Barış, Ayhan, Mustafa) böyle bir oyuncuyu takımın orta sahasında görmesi harika birşey. Takımı sahiplenen, sahada varını yokunu ortaya koyan bir Melo izledik ilk yarı. Hatta uzun yıllardır Galatasaray böyle bir orta saha oyuncusu, böyle bir orta saha performansı görmemiştir. Umarız sezon sonu bonservisi alınır ve futbolu bu forma altında bırakır.

Selçuk İnan; Geçen sezonun şüphesiz yıldız isimlerinden biriydi Selçuk. Sezon başında Fener'e mi gidiyor, Beşiktaş'a mı gidecek derken bedelsiz olarak takıma katılması büyük başarıydı. Kritik zamanlarda attığı frikik golleri (ki bu taraftar yıllardır frikik golüne hasrettir) , orta sahada Melo ile iyi bir ikili oluşturması, top alarak, dağıtarak takımı rahatlatması ilk yarıda Galatasaray takımına çok şeyler kattı. Uzun yıllar Galatasaray orta sahasında Melo-Selçuk ikilisini görebiliriz umarım.

Colin Kazım; Kazım ilk yarının vasat isimlerinden biri. Zaman zaman parladı, zaman zaman neredeyse hiç yoktu. Sezon başında daha etkili bir Kazım vardı ama takımın vites arttırdığı dönemkerde Kazım neredeyse hiç yoktu. 2. devre bu bölgeye hoca kesinlikle bir transfer yapacaktır, çünkü o mevkide rakibinin olmaması bu vasat oyuna sebep oluyor olabilir. Fakat her gelen yabancı oyuncunun Kazım hakkında güzel şeyler söylemesi, takımın birlik beraberliği konusunda Kazım önemli bir parçası takımın.


Riera; Podolski, Arshavin gibi isimlerden sonra Riera taraftarı pekte memnun etmeyen bir isimdi. Sezon içinde gösterdiği performansta çok eleştiri aldı. Eski zamanlarından çok uzak Riera. Fizik olarak hiç iyi bir durumda değil. Sezonun en etkisiz isimi hiç şüphe yokki.

Engin Baytar; Oynadığı zamanlarda takıma çok faydalı olan bir isim. Kırmızı kart görene kadar 11 oyuncusu konumuna gelmişti fakat bir anlık kendine hakim olamaması sonucu gördüğü kırmızı kart ile formasını genç Emre Çolak'a kaptırdı. Galatasaray taraftarının beklemediği kadar yararlı oldu ilk devrede Engin.

Elmander; Sezon başında transfer olduğunda hak ettiği ilgiyi göremedi. Belki Fatih Terim bile onun bukadar iyi oynayabileceğini düşünmüyordu. Baros'un formsuzluğundan sonra formayı aldı ve bir daha bırakmadı. Çalışkanlığı, sert şutları, golleri ile takımın değişmezleri arasına girdi ve ilk yarının en önemli oyuncularından biri oldu.

Baros; Baros sakatlıklardan sonra bir türlü eski günlerine dönemedi. Ligin ilk maçları Fatih hoca 11'de ona şans verdi ama çok etkisiz gözüktü. Hala tartışılan bir isim Baros gitmeli mi kalmalı mı diye. Fakat 4-4-2'ye dönüşten sonra  yanında Elmander gibi savunmaları yoran bir isim ile tek başına stoperler ile boğuşmaktan kurtuldu ve daha az efor sarf ettiği için daha etkili olmaya başladı. Fenerbahçe derbisinin gizli kahramanıdır Baros. Yaptığı koşular ile Elmander'e hep boş alan yarattı. Takımda ki diğer oyuncular onun yarattığı boşluklar ile gol pozisyonuna girdi. Orduspor maçında ise adeta bir Xavİniesta rolü üstlendi ve çok güzel paslar attı gerek Kazıma, gerek Elmander'e. Oynadıkça daha çok kendine gelecektir Baros.

Emre Çolak; Herkesin umudunu kestiği, takımda gide gözüyle baktıkları sırada ligin en zorlu maçında çıktı karşımıza. Ben burdayım benden ümidinizi kesmeyin 6 sene Aydın Yılmaz'ı beklediniz bana biraz daha şans verin der gibi oynadı. Belli ki Fatih hoca ona futbolu öğretiyor yavaş yavaş. Yeteneklerinden şüphe duyamayacağımız bir oyuncu ama gerek fizik olarak çok zayıf olması, gerekse ne zaman nerede ne yapması gerektiğini bilememesi onun bu yeteneklerinin harcanmasına yol açıyordu ama görüyoruz ki artık biraz daha güçlü, daha basit oynayan bir Emre var karşımızda. Böyle devam ederse belki ilk 11 oyuncusu olamaz ama rotasyonda çok önemli işler yapabilir.

Sabri Sarıoğlu; Sezona orta saha olarak başladı ve haliyle çok tepki gördü. Sağ beke geçince yine biraz toparlar gibi oldu fakat ağır bir sakatlık geçirdi ve uzun süredir takımdan çok uzakta.


Sonuç olarak bugün lider olarak ilk devreyi kapattık. Devre arasında yapılacak 2-3 nokta atışı transfer ile sezonu şampiyon olarak kapatmamız süpriz olmaz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder