Bir dönemim ortak düşmanı
olan “kızıllar” bugün dünya ekonomisinin can damarlarından birisi haline
geldiğinden beri, “demokrasi şövalyeleri” ile amansız bir yarış içine girerek
yakın ve orta doğu üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyorlar. Demokrasi
şövalyeleri zamanında direk isim vererek tüm dünyaya kendi saflarında yer
almaları gerektiğini zira komünizm denen öcünün kendilerini ham yapacağını zerk
etmişti damarlara. Şimdi ise radikal İslam’ın ortak öcü olduğunu ve
gelişmişliğin önündeki en önemli engel olduğunu zerk ederek, Müslüman topraklar
üzerinde at koşturuyor ve “ex-kızıllar” ile sidik yarıştırmaya devam ediyor.
Müslüman olmasak bu yemi de yutacağız ya neyse… Konumuz siyaset değil…
Bu Demokrasi
Şövalyeleri’nin uyguladığı yöntemi uygulayan Fenerbahçe camiası, geçen sene
yarattığı onlarca öcüye karşı futbolcu ve taraftarlarını motive ederek,
“kutsal” davalarında zafere ulaşmaya çabaladı. Ancak bu sene ortada hedef
gösterecek “öcü” kalmayınca, kanla beslenen egoları en yakınlarından başladı
yemeye…
3 Temmuz süreci denen bu
süreçte, esas kahraman olarak öne sürülen futbolcu tayfasının kaptanı Alex,
camiayı ayakta tutan büyük güç “taraftar”… Bu krizi “başarıyla” yöneten
Kocaman… Zira kendisi o şartlarda bile “yarım” puanla şampiyonluğu kaçırmıştı…
Ve bu kahramanlara minnettar olan “Fenerbahçe’nin büyüklüğünü sadece
darağacındayken hatırlayan” başkan Aziz Yıldırım… Şimdi anladık ki kahramanlar
kendilerini darağacından alıncaya kadar kahramanmış…
Daha durun, ihanete
uğradığını henüz idrak edememiş kitleler hala var. Alex, kahraman futbolcuların
kaptanı olarak burnu ilk sürtüleceklerden… Ya el öper, büyüksün başkan der ya
da gider… Bu futbolculara bir mesajdır, en kralınız bile olsanız Başkan benim...
Benden büyük yok mesajıdır.
Sonra sıra Aykut’a da
gelecektir. Zannetmeyin ki gelmeyecek… Ona da el öptürülecek…
En son taraftar… Aslında
geçen sefer kıvılcım çıktı ama büyümedi… Taraftarın tezahüratını “organize”
şeklinde tanımladı Aziz Yıldırım. Dava boyunca yaptığı “herkes organize”,
“bizden olmayan herkes düşman” tanımlamalarını hatırlarsınız. Kendisi için
biber gazı, cop, hakaret, aşağılamalara maruz kalan taraftarlarını da
“organize”, “bir takım güç odaklarının uşağı” olarak tanımlarsa şaşırmayın…
İşte kafasında hala “dınk” sesini duymamış olan kitleler sanırım o zaman
uyanacaktır.
Çok beklemeyeceğiz bunun
için. 2012 çıkmadan bu filmi hep beraber izleriz. Ancak burada bir uyarı yapmak
lazım, Fenerbahçe’nin büyüklüğünü “darağacındayken” hatırlayan başkanları, ve
bu büyüklüğe aşık taraftarlarının körlüğünden dem vururken, kendi aşık
olduğunuz camiaların büyüklüğünü unutmadan, ona yakışır şekilde hareket edin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder